Sinsile…

Yeniden merhaba; arka mahalle, pek az yerde bulunan winston one cigarette’m , merlot’um. Uzun zaman oldu saçmalamayalı, ona buna giydirmeyeli, beyin olmuş kazan! Sinüzit mi yoksa düşünce balonu mu içini dolduran, onu bile anlamayacak kadar durum vahim. Acil yalnızlık lazım ya da panayır ya da sen? Yok aslında ben! Kendimi arıyorum karanlık bir yolda, selamlaştığım saçma simalarda, ipe sapa gelmez notalarda… Bir an dokunacak gibi oluyorum sonra puff, gitmişim. Bir sen olmak istemeyecek kadar, hayatı iyi tanıyorum  ve tuhaf olmayı seçiyorum. Deli gibi vazgeçerim, uğruna öleceğim insanlardan. Matematiğini çözersen aslında sen de vazgeçersin hatta vazgeçtikçe büyürsün. Büyüdükçe bir bok mu olursun, olmazsın; ama en azından kendinle idare edersin, bünyene küsmezsin.Unut bu yazdıklarımı, sen gidersen yine benzerini bırak, ne olur ne olmaz…indir

Genel kategorisine gönderildi | 1 yorum

İLLÜZYON

Hep haklı çıkmak da marifet değildir. Bazen insan yanılmak ister, çok ister. DELİ GİBİ YANILMAK İSTİYORUM!

Genel kategorisine gönderildi | 11 yorum

Bu da mı gol değil… !?

Deniz kenarında kahvaltıdayım. Hava güzel, deniz mis. Ön masada bir çiftin muhabbetine tanık oluyorum. Düşündürüyor,  paylaşmak istiyorum:

Adam-    En cok neye üzülüyorum biliyor musun?
Kadın-    Neee
Adam-    Hiç bir şeyin tadını çıkartamıyorsun,  bebeeemm. (adamın konusması şiveli ve kaba). Al karsında deniz, arada baksana,  haldur huldur anca yiyon, hele bi nefes al, etrafını gör temiz havayı içine çek, ah bebemm ya yasamayı öimagesU87RY8Z3gren yasamayı!
Kadın- Offf basım ağrıyor zaten, galiba tansiyonum düştü.
Adam- Yüzmeye başlıcam ben, beraber gitsek ya!
Kadın- Ne yüzmesi be soğukta?
Adam- Kapalıda kapalıda
Kadın- Offf git yüz yaaa!

“Kadın, kendine gel” diye tokadı mı bassam yoksa ” Adam, bundan bi cacık olmaz. Asıl sana yazık!” diye adamın boğazına mı yapışsam arasında gidip geliyorum. Ama şimdi, denizi daha bir huzurla seyrediyorum. Kime niyet kime kısmet. Bazen en yakınına ulaşamazken, arkadakini yerle bir edersin.

Genel kategorisine gönderildi | 1 yorum

HAYAT…

300708_10151492157368070_1109719453_nAğır ağır ölür
Yolculuğa çıkmayanlar,
Okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Gönlünde incelik barındırmayanlar…  | Pablo Neruda

Eskiden yalnızca kitap okuyanlar bilirlerdi, bu sözleri. Şimdi sosyal paylaşım sitelerinin oyuncağı oldu özlü sözler. Birçok kelime gibi hepsinin içi boşaldı, boşaltıldı. Bilmiyorum şu an  hangimizin bu dörtlüğü okurken tüyleri diken diken oluyor; hangimiz  hayatını sorguluyor, kaçırdığı yerden yeniden yakalamak için dayanılmaz arzu duyuyor.

Şimdi ben hayatımdan şikayete başlasam, otuz kişiden yirmi sekizi ‘ ne kadar şanslısın! Durumun yerinde, sağlığın iyi, pırlanta gibi çocuğun var’ gibi nedenler sıralayacaklar.  Şükretmek elbet gerekir ondan bahsetmiyorum. Peki şükrederken sınırları zorlamamalı, yetinmeyi bilmeli miyiz? Yaradan’ın gücünden bahsediyoruz. Biz onun eseriysek bence daha iyisini yapabiliriz. Örneğin,  PC.’de oyun oynuyorsunuz… Sizin amacınız level atlayıp, rakiplerinizi gecmek olabilirken bir diğerinin amacı  bütün bonusları toplayarak üç yıldız ile level’ı bitirmek olabilir . Belki siz yıldız verildiğinin bile farkında değilsiniz, ya da biran önce can kaybetmeden bölümleri bitirme derdinseniz.  Hayat da böyle bir şey belki.    Nietzsche ne demiş;


Sonra dedim ki söz ver kendine;

Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,

Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,

Uçmayı biliyorsan, düşmeyi de bileceksin,

Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredeceksin.

Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.

Öyle değerliymiş ki zaman, Hep acele etmem bundan.

Anladım.

ŞİMA NALÇACI

Genel kategorisine gönderildi | 2 yorum

ÇAPULCUDAN MEKTUP VAR!

words-1-490x633   Çok yıprandık, örselendik, büyük bir sınavdan geçtik. Sanırım kazandık!

Derin uykumuzdan bir sabah ansızın biber gazıyla uyandırıldık.  Hakkımızı almak için okuduk,  öğrendik,  elimizin tersiyle ittiğimiz politikanın hayatımızdaki yerini yeniden hatırladık! Hatırı sayılır bir mücadele verdik .  Kalabalıklar içinde yalnızım derken;  on binlerle kenetlendik, el ele, omuz omuza en güzel aşk’ı yaşadık. Kırmızılı Kadın ile dişiliğin, güçten beslendiğini gördük. Kitabın arasındaki mektup ile   masumiyete ne kadar hasret kaldığımızı hatırladık. Gözümüzde büyüttüklerimiz minnacık oldu,  yok saydıklarımız devleşti.  Dengeler değişti, sistem çöktü!

Bu uğurda çok canlar yandı, geri gelmeyecek kayıplar yaşandı. Öfkem, gencecik bedenin toprağa karışması kadar gerçek, karanlığa mahkum   gözler kadar baki kalacak. Biliyorum ki Gezi Parkı’ndaki  apolitik dediğimiz nice  genç,  ileride mecliste olacak ve bu günleri kimseye unutturmayacak! Başbakan’ın vatana olan aşkını anlattığı tweet’e “Çok seviyorsan git konuş bence abi” diye cevap veren ince zeka,  belki bir gün bizi gösterisinde en ön sırada ağırlayacak.

Serzenişler ve heyecanlar azalınca göreceğiz ki evren bize paha biçilemez bir mesaj yolladı.  Bu mesaj belki   Allah’ın bazılarına “dur” ikazı ,  bize ise  içimizdeki cevheri çıkartmamız için verdiği büyük bir fırsattı.  Verilen  şansı biliyorum ki kötüye kullanmadık bundan sonra da öyle devam edeceğimize inanıyorum.

Bu süreçte hepimiz kadar  yıprandım.  Bastığım toprakların yalnızca bir kara parçasından ibaret olmadığını, buraya   ait olduğumu hissettim. Her şeyden   önce ilk defa  “milliyetçi” olduğumun farkına vardım.

Ey benim güzel dostum, kıvrak  zeka insanım, yeşilim, denizim, güzel vatanım tanıştığımıza memnun oldum. Aranızdan biri olarak ben gerçekten hepinize çok teşekkür ederim. Sahiplenmek, sahiplenilmek müthiş bir duyguymuş.

ŞİMA NALÇACI

Genel kategorisine gönderildi | 1 yorum

DOĞUM GÜNÜ…

Doğum günlerini pek sevmem. Aslında seremoni gerektiren hiçbir şeyi sevmem ve genelde de bu tarz davetlere katılmam. Yirmili yaşlardan sonra kutlamalar işkenceye dönüşür. Pasta artık tek mumla idare eder. Üflerken herkes ‘happy birhtday’ diye bağırırken bana ses ‘bir sene daha koyduk sana’ olarak gelir.

Evet benim ciddi bir yaşlanma fobim var. Hayatta ertelediğim ve muhtemelen ertelemeye devam edeceğim daha çok hayalim var. İçimde, “ya hiç büyümezse” diye korktuğum haylaz bir çocuk var. Bu yaşıma yakışmayacak enteresan davranış biçimlerim var. Örneğin artık doktor olamam ya da balerin ya da ünlü bir piyanist. Ne bileyim bunları olmak istemedim aslında ama olamayacağımı bildiğim için, ya günün birinde dayanılmaz bir arzuyla tutturursam, diye korkuyorum. Zaman öyle akıp giderken ben sadece bakakalıyorum. isteklerim aklıma gelince rahatsız edici bir heyecan kaplıyor içimi… Bazen yataktan kaldırıyor gecenin bir yarısı.  Biliyorum ki her sene keşkelerim biraz daha artıyor. Sonra şükretmek istiyorum ama bir arkadaşımın lafı aklıma geliyor: “ Şükretmek bencilliktir”,  vazgeçiyorum. Ben yaş aldıkça çok duygusallaşıyorum. Sokakta yaşayan insanlara, çocuklara, yaşlılara saatlerce gözyaşı döküyorum. Sonra bindiğim arabaya, yaşadığım eve lanet ediyorum. Paylaştıkça çoğalan para  herkese yetecek kadar sevgi istiyorum. Ama değil başkalarına ben kendime bile geç kalıyorum.

Bu sene itiraf etmeliyim ki doğum günü kızı olmak istedim. Böyle büyük büyük beklentiler içine girdim. Ama yine de sürprizleri reddettim.  Malum artık büyüdük, çoluk çocuk sahibi oldu herkes. Kimseyi kasmayayım diye davet etmedim, üç kız  eglendik. Tıpkı çocukluğumdaki gibi tepindim durdum sahnede.  Hatta bir ara oryantel havasında kendimi rap yaparken yakaladım. Zil zurna olduk, taksiciye sardık,  yan masadaki kadınlarla karşılıklı göbek attık. Biz dün gece eğlencenin dibine vurduk. Sabah uyandığımda annemle babamı istedim, ama gelmediler. Eee biraz ona da üzüldüm.  Çocuk gibi burnumu çeke çeke ağladım. Sanırım ben yaşlandım:(

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

HAYALİMİN ÖTESİNDE…

554352_366293606785128_1523864957_nBazen birşey dileriz ama öyle imkansız gelir ki gerçekleşmesi, uğruna çaba bile sarfetmeyiz. Sonra bir tuvale, bir dostun kulağına ya da bir yazıya hapsederiz hepsini… Oysa ki melekler dileklerimizi gerçekleştirmek için yanıbaşımızda beklerler. Tek istedikleri bizden azıcık çırpınmamızdır! Onu da aslında yine bizim için isterler. Bir hayale inanmaktan ise kendimize inanmazı sağlamaktır, amaçları. Birgün hayalleriniz gerçekleşir, resmettiğiniz kuşlar semaya doğru yol alır ise bilin ki melekler ile işbirliği içindesiniz…

ŞİMA NALÇACI

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

VİCDAN GELDİ, ÖYLEYSE PRENSİP GİTTİ!

541178_10151486497013070_1129109581_n

İnsanlığımın en zayıf anında derin düşünceler sarar beni. Mutlaka bir yaşanmışlık tetikler onları, attırır voltaları! İşte yine öyle bir an,  işte yine öyle bir yaşanmışlık! Beynimde koşuşturan ipi salınmış duygular…

Size yazmak için biraz dinlenmeyi bekledim aslında.  Dinleneyim ki kendimce doğru tespitler yapabileyim. Hepimiz gün içinde iyi ve kötü anlar yaşarız. Birileri kalbimizi kırarken diğerleri tamir etmeye çalışır, sonra o tamirci gelir “Bunu ben yapmıştım, bozma hakkı bende saklı!” Der, dağıtır gider. Sonra bir diğeri gelir yaralarını öper koklar, seni tazeler.  Malum yaşıyorsak ve iletişim içindeysek hepsi süregelen  hareketlerdir . Bu gibi durumlarda mümkün olduğunca az hasarla ve olgunlukla yaşanılanların üstesinden gelebilenlere ise   feleğin çemberinden geçmiş canlılar denir! Şayet bugüne kadar steril bir şekilde cam fanusta yaşadıysanız vay halinize!   Bilin ki alışana kadar epey yara alacaksınız.

Prensip ve vicdan…   Evet bir insanda bulunması gereken iki özellik diyorsunuz değil mi? İşte doğru ya da yanlış,  benim düşüncem burada başlıyor. Bir canlıda ikisinin birada ‘sapına’ kadar bulunması İMKANSIZ!  Prensipli kişinin beyni matematiksel çalışır. Bu ne demek ? Sol lob kullanımı daha aktif! Vicdanlı kişi ise duygusal davranışlar sergiler, yani sağ lobun himayesindedir! Örnek verelim: “ Siz bir insana kızdınız, defalarca size aynı hatayı yapmasına izin verdiniz. Prensipliyseniz “ canım yanıyor, koş” dese de sizin ona dönüşünüz olmaz.  O anda beyninizde geçmiş anılar canlanır artık kin tutmasanız dahi kendinizi sorundan uzak tutarsınız ve “HAYIR” demeyi bilirsiniz.  Vicdanlıysanız her şeye rağmen yine ilk siz koşarsanız, sonuçlarına katlanırsınız.  Arada derede bir kişiyseniz( kimilerine göre dengede) anlık yardım eder sonra yuvanıza geri dönersiniz.  Bu gibi durumlarda ya iyi ya kötü ya da kaypak olursunuz. Genelde de arada derede olanlar anlaşılamaz ve en çok yarayı her zaman  onlar alır. Asla konuşmayacağım dediğiniz bir insanla yeniden barışmanız aslında sizin vicdanınızın hareketidir. Büyük konuşmalar da bundan kaynaklıdır.  Beyin size anlık sinyal yollar: “Darbe aldın, uzaklaş!” Aradan zaman geçer, sinyalin sesi zayıflar, vicdan bağırmaya başlar, ‘affet gitsin!’

Şimdi, hangisi doğru tartışılır ama bilin ki her şekilde eleştiri alacaksınız. Önemli olan sizin hangi davranış şekliyle mutlu olduğunuz…   Ben hangisi miyim? İşte o bir sır! Sadece küçük bir tüyo verebilirim: “ İNSAN OLMAYI SEVİYORUM!”

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

BİRİ ERKEK, BİRİ DİŞİ; BUNU YAPAN İKİ KİŞİ!

253725_10151492150068070_1202787547_nCanlı olmak zor iş ama kabul edin dişiyseniz kat ve kat daha zorlu bir yolculuk bekler sizi hayatta! Bir kere sürekli sorgulanırsınız ama bir türlü anlaşılamazsınız . Mini giyersiniz teşhirci damgası yersiniz, aldatırsınız fahişe olursunuz, kahkaha atarsınız basit gözükürsünüz, küfür edersiniz maskulen olur; dişiliğinizi kaybedersiniz.

Üzerinize oynayan çoktur. Karikatürler, güya özlü sözler, hatta içinde hep kadın organının bulunduğu küfürler bile sizin aleyhinize oynar. Hatta bazen siz de kadın olduğunuzu unutur ve tüm bunları sayfanızda paylaşırsınız. Dünya ne kadar değişirse değişsin genler baki kalır. Dolayısla “kadın ve erkek artık eşit”  lafı anca sizi oyalayan bir oyuncak olarak tarihe karışır! İşte bu noktada ‘tecrübelerimden faydalanın’ sözü de yalan olur.  Büyüklerimizden aldığımız, “aman idare et,  içkisi yok kumarı yok” nasihatları epey bir aklımızı bulandırır. Deneyimlenmeden evlenen kadın mutsuz olur, belki o meşhur ten uyuşmazlığını yaşar, ama kıyas yapamadığı için razı gelir;  hatta sorunun ne olduğunu bile anlamaz, faturayı hep kendine çıkarttır!  Erkek yaşlandıkça daha karizmatik olurken, kadın henüz ellisindeyken dişiliği elinden alınır! Sonra anne olur, yavrusunu kimselere teslim edemez, işinden vazgeçer. Döndüğünde (üstelik en verimli zamanında) yaşı sorgulanır, iş bulamaz.

İşin özü;  kadınlar adına ben beylerden şikayetçiyim,  Hakime Hanım.  Lütfen bizim de duygularımızın olduğunu erkelere hatırlatabilir, ve bunları yaşadığımızda üzerimize yapıştırılan garip etiketleri çıkartabilir misiniz?

 İÇİMDEKİ KAHVECİ MAHMUT DER Kİ: Ben böyle erkekleri    hayatımdan  uzak tutarak seçme hakkımı kullandım. Siz de isterseniz bunu yaparsanız yok yapamıyorsanız demek ki yeterince istemiyorsunuz. İstemiyorsanız o zaman şikayet   de etmeyin. Öyleyse    yazdıklarımı  çöpe atın, içimdeki Kahveci Mahmut’a kulak verin daima çözüm odaklı ilerleyin. Bu arada En takdir ettiğim dişi, karadul örümceğidir. Zira çiftleşmeden sonra uzatmaları oynamayıp, erkeğini yemesi takdir edilesidir.  Bu da bir seçim tabi… Dilerseniz bu gece partnerinizi yiyerek tüm bu sıkıntılardan kurtulabilirsiniz

şima nalçacı

 

 

 

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Korumalı: BABA’YA MESAJ!

Bu içerik parola ile korunmaktadır. Görmek için lütfen aşağı parolanızı girin:

Genel kategorisine gönderildi | Yorumları görmek için parolanızı girin.