Bu konu çok derin bir konu aslında. Kelimeler yetmez anlatmaya derler ya, işte öyle bir şey. İstatiksel bilgi veremeyeceğim sizlere tabi ama, düşüncelerim konusunda oldukça iddialıyım.
Benim için dostluk yaş yaş farklılık gösterir, şekil değiştirir. En masum dostluk ilkokul zamanlarında kurulur hatta belki kreş dönemi bile diyebiliriz. Eskilerde arkadaşlık daha sağlam değildi, bizler daha masumduk. Bu sayede temiz saf arkadaşlıklar kurabiliyorduk. Büyüdükçe hinleşmeye ve maalesef tehlikenin kokusunu almaya başladık. Minnacıkken de bunları sezebiliyorduk ama şimdikinden farklı olarak kin tutmuyorduk. Anlık yaşıyorduk her şeyi, saman alevi gibi… Ondandır ki defalarca ocakta elimizi yakmışızdır. Tü kaka deyip sövmüş, ertesi gün yine yanına yanaşmışızdır.
Çok net hatırlarım, ilkokul dönemlerimi. Ben arkadaşlarına çok bağlı bir çocuktum. O zamanlar kan kardeş olma modası vardı. Babam doktor olmasından dolayı sağlık konusunda çok hassastı. Benimle ilgili en büyük kaygısı, biriyle kan kardeş olabilme ihtimalimdi. Çok tehditler yedim bu konuyla alakalı olarak . Ben sağlam bir dosttum ve bir o kadar dürüst! Arkadaşımla kan kardeş oldum ve anında babama itiraf ettim. O an net kafamda. Arkadaşımın talebi ve çok korktuğum babamın bana vereceği tepki. Kan kardeş olalım, ne ki? Öl deseler ölürdüm ben arkadaşlarım için. Düşünmeden kestim parmağımı… Babamdan ciddi bir ceza yedim bunu için ama arkadaşım hiç bilmedi. Harbi dosttuk ya biz! O üzülmesin, ben üzüleyim diye düşünürdüm. Aileme bugüne kadar dostlarımla alakalı konular dışında hiç rest çekmedim. Babam hala der, bir arkadaşın kadar sevemedin beni, diye.
Büyüdük, dallandık budaklandık. Herkeste bir hayat kaygısı başladı. Çevremdekiler büyürken bir ben yerimde saydım. Önceliğimi onlardan hiç almadım. Şanslıydım ki, yarı yolda bırakılmadım. Sevdiğim adamla buluşurken bile aklım dostlarda kalır, anın tadını çıkartamazdım. Annem, komşuluk bile yapmayan, kendi başına kaliteli vakit geçiren bir kadındı. Hoş hala öyledir. Dostluklarının değerini bil yarın birgün aile kurunca görüşemeyeceksiniz, derdi. Çok şükür bu tezi tutmadı. Evet eskisi kadar görüşemesek de sevgileri kalbimde hiç azalmadı. Ama değişime uğradı. Ne kadar ekmek o kadar köfte faslı başladı. Geçmişe dönüp baktığımda kullanmış beni dediklerim çok oldu. Çürükler ayıklandı, sayı azaldı. Geri kalan küçük kelekler affedildi. Lale devri bitti, duraklama dönemi başladı. Gözüm kapalı her şeyi yaparım, yerini bir düşüneyime bıraktı. Geçmişten gelenler değil tabi, yeni eklediklerim bu sınıfa girdi.
Benim için ilişkide kredi çok önemlidir. Neyi affedip affetmeyeceğimi hep bu belirler. Bir olay anında beynim hemen benim için zamanında neler yapmış olduklarının hesabını çıkartır. Hesap kabarıksa kredi çoktur ,öyleyse o üç şanstan daha fazlası verilir. Çok şey oldum şu hayatta; ama asla yalancı ve nankör bir insan olmadım. Dedikoduyu herkes gibi ben de yaptım ama hep arkasında durdum. Bu tavrım kırıcı olabilir ama bana yapılmasını istediğim şeyi yaptım. Argo tabiriyle hiç kimseyi satmadım. İlişkilerde menfaat yöntemi bence her zaman yürürlükte olmalıdır. Aksi insanı yorar. Karşılık beklemeden yapılan iyiliklerden, karşılık alınmaz. Bu da sizi melek değil kelek yapar! Yapın ve bekleyin! Yaş ilerledikçe hastalıklar çıkıyor, siz siz olun içinize hiçbirşey atmayın!
Ben şanslıyım ki beni düşünen dostlarım var! Onlar şanslı ki onlara asla borçlu kalmadım. Sevgi bekleyen ve sevmeyi seven herkes de eminim ki bunu yapar. Yolu benim gibi hassaslıktan geçenler, iyiliklerinizin karşılığınız almanız dileğiyle… Allah zaten öder iş ki kul dolandırmasın!
ŞİMA